Acı Çeken Kişilerin İhtiyaç Duyduğu 8 Şey
İnsanlar genellikle, iyileştirmek yerine tamir etmeye meyillidirler. Arkadaşıyla kavga edip acı çeken bir çocuk ağlayarak eve geldiğinde anne ve babası hemen sevecen bir şekilde çocuklarına sarılırlar. Ama bunun yanında durumu düzeltmek için bir dürtü de hissederler.
Farkında bile olmadan okuldaki sıkıntılı durum hakkında tavsiyeler vermeye, sorular sormaya başlarlar (“Arkadaşından özür diledin mi bakiyim?”). Mesele hakkında nasıl düşünülmesi gerektiğine dair akıl verirler (“Çok kafaya takma, Ali kıskandığından seni kızdırıyor”). İleride aynı şey olursa nasıl davranılacağına dair tavsiyelerde bulunurlar. (“Çok takılma gül ve geç”). Fakat tecrübeyle de sabit olan en bilgece tavsiye, teselli veren kişiler ile canı yanan kişi arasında bir mesafe oluşturulmasıdır. Kullandıkları kelimeler, seslerinin tonu, meselenin küçük ve aşılabilecek bir şey olduğuna dair bilindik tavsiyeler, işin aslının ne olduğunun öğrenmesi ve anlaşılmasına engel teşkil edebilir.
İnsanlar başkalarının sağlığı hakkında tavsiyelerde bulunurlarken işe pek yaramayan onarma davranışları sergilerler. Herkesin yararlı bir cevabı vardır. Eğer yaşlı birinin tansiyonu yüksekse düşük sodyum içeren gıdaları tavsiye ederler. Eğer bir meslektaşları eklem ağrılarından yakınıyorsa Voltaren ya da benzeri bir ağrı kesici kullanmayı denedin mi?” diye sorarlar. Birisi hamilelik sürecinde fazla kilo aldığından ve bu durumun kendisini endişelendirdiğinden şikâyetçi olduğunda diğeri hemen bir tavsiye yetiştirir: “Her gün biraz yürüyüş yapamaz mısın?” Tavsiyede bulunan kişi iyi niyetle bu işi yapsa da, bu cevapların mustarip olan kişiye fayda sağladığı nadiren görülen bir durumdur.
Daha da önemlisi, düzeltmeye yönelik olan bu tip destekler sadece kısa vadede çözüm sağlar. Bu sıkıntıların da kaynağı olan, daha derinlerdeki ve uzun vadeli sorunlar ise yine çözümsüz kalmış olur. Sağlık konusunda kişiyi rahat bırakmak yerine, bu şekilde “yardımda bulunmak” sıkıntının devam etmesine ve belki de iyileşme sürecinin sonuçsuz kalmasına neden olabilir. Hasta ziyareti yapanlar, kişinin sıkıntısına büyük bir pencereden bakamazsa tam anlamıyla yardım ve destek sağlayamamış olurlar.
Herkes sıkıntıdan uzaklaşmak ister ama iyileşme süreci sıkıntıya doğru yönelmek onunla yüzleşmekle gerçekten mümkün olur.
Sıkıntıların üstüne gitmek kulağa hiç keyifli bir iş gibi gelmiyor. Kim böyle bir iş yapmak ister ki? Eğer bir hastaya, boynunun ağrıyan bölgesine masaj yapması veya boynundaki ağrının nedeni olan hayatındaki sorunlardan bahsetmesi şeklinde iki seçenek sunsam. Büyük ihtimalle, bu iki seçenekten ilkini tercih edecektir. Ancak biz hakiki nedenin üstüne gitmedikçe o ağrı dinmeyecektir. Dikkatimizi vermemiz gereken şey budur. Perdenin arkasındaki asıl unsurla yüzleşmeye yönelik olan bu yöntem, sorunu ilaç veya masajla gidermeye çalışmaya kıyasla daha aktif bir yöntemdir. Bu yöntemle hasta en çok ihtiyaç duyduğu şeye erişmiş olur… bir başkasının hakiki varlığına. İşte bu uyum ile hayat, daha yaşanılır bir hal alır.
Bunca yıldır pek çok defa insanların kimseye faydası dokunmayan ve hatta arkadaşlıklarını bitirebilecek cümleler kurduğuna şahit oldum. Üstüne üstlük bunu, sıkıntı çeken birine faydası olma niyetiyle yapıyorlar. Aslında bu tür yorum veya sorunlar kişiyi karşısındakinden soğutan ifadelerdir.
Birkaç tane örnek verelim:
“Seni çok iyi anlıyorum. Benim ayağım kırıldığında da…”
Bu bir narsislik örneğidir. Bazı insanlar, başkasının sıkıntısı üzerinden kendi sorunlarını gündeme getiriyor ve bunu güya yardımcı olma niyetiyle yapıyor. Peki ya şuna denir: “Ben de sırtımda ağrı hissettiğim zaman, falan kitabı okudum/yoga yaptım/fizyoterapiste gittim/şu ilacı aldım/ akupunktur tedavisi yaptım ve ameliyata gerek kalmadı.” Sanki bir kişide işe yarayan tedaviler başkasında da işe yarayacak. Belki yarar, belki de yaramaz. Belki de o hastanın durumu tamamen farklı ve belki de bu iyi niyetli tavsiyeler, durumu daha kötü bir noktaya getirecek. Bazıları, hayatları hakkında konuşmaya kendilerini o kadar kaptırıyor ki; diğerinin sıkıntısını içtenlikle dinleyemiyor ve sonuç olarak bir bağlantı kuramıyorlar.
“Sen buna sıkıntı mı diyorsun?”
Bu yaklaşımsa daha beter sıkıntıları olan kişilerden bahsederek, güya muhatabının acısını dindirmeyi amaçlıyor. Mesela bir dostum bana şöyle bir şey demişti: “Kocam bir kaza geçirip, birkaç günlüğüne, altı kaburgası kırık, akciğeri zedelenmiş ve yüzü soyulmuş bir vaziyette hastanede yattığı dönemlerde kaç tane araba kazası vakası dinlediğimi sayamadım.” Bu tip şeyler anlatanlar, sakatlık yaşayan kişi ve ailesinin sıkıntısı artırmak mı istiyor? Kime ne faydası var bunun? Ve bu tavırla bağlantı kurmak nasıl mümkün olabilir?
“Bana niye bunu anlatıyorsun ki? Ne kadar üzgün olduğumu görmüyor musun?”
Kriz anları veya geçici sağlık sorunlarında ziyarete gelen akrabalar, aşırı telaşlı olabilir ve asıl desteğe kendileri ihtiyaç duyacak konuma gelebilirler. Ki bu durum, hasta için çok değerli olan enerji ve zamanın başka noktaya dağıtılmasına neden olabilir. Bu tutum güya yardımcı olmak istedikleri kişinin, sorunun ciddiyetini gizleme gereği duymasına veya yardıma en çok ihtiyaç duyduğu anda, akrabalarının daha fazla perişan olmaması adına kendilerini geri plana atmasına da neden olabilir.
“Aş artık bunları…” “Kendini topla artık…” “O kadar da vahim değil…”
Bu tavır, başkalarının dertlerini ve sıkıntılarını umursamayan insanların davranışıdır. Bu tutum, kişinin desteğe ve bağlantı kurmaya en çok ihtiyaç duyduğu anda, yalnızlık hissinin ağırlaşmasına neden olur.
“Senin için çok endişeleniyorum. Bir daha iyi olamama ihtimalin beni mahvediyor”
Bu belki de en yıkıcı iletişim şeklidir. Ayna nöronlarımız vasıtasıyla, güven duygusu gibi pozitif duyguları aksederek şifa etkisine sahip epigenetik çevrenin oluşmasını ve beyin hücrelerinin yeniden düzenlenmesini sağlayabildiğimiz gibi; şüphe, korku ve umutsuzluklarımızı ifade ederek de bunun tam tersi bir etkiye de neden olabiliriz.
Peki Yardımcı Olan Şeyler Nelerdir?
Wisconsin Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı (Medicine and Public Health) bölümünün birinci ve ikinci sınıflarında seçmeli olarak verilen İyileştirme Sanatı (The Healer’s Art) dersinde, öğrencilere hangi ifade veya davranışın, bir yakınını kaybetmiş biri için faydasız olacağını soruyoruz ve cevapları gözlemliyoruz. Genellikle şu kişilerin pek yardımı dokunmadığı söyleniyor:
- Olayı açıklamaya çalışan kişi.
- Hepsi geçecek” diyen kişi.
- Benden kaçan veya konuyu değiştiren kişi
- Düzeltmeye çalışan kişi.
- Kendi yaşadıklarını anlatan kişi
- Duygularımı küçümseyen kişi
- Ağlamama veya üzülmeme izin vermeyen kişi
- Durumu analiz eden kişi
- Kendi dini görüşünü empoze eden kişi.
Bu söylem ve eylemler “yardımcı olamayanlar” kategorisinde yer alır çünkü insanlar çoğu zaman, karşısındakini dinlemeye zaman ayırmak ve onun yanında olmakla yetinmek yerine, kendi görüşlerini belirtmeye meyillidirler.
Ayrıca şunu da soruyoruz. “Birinin söylediği veya yaptığı hangi şeyin, sıkıntılı durumun üstesinden gelmenizde size bir yardımı dokundu?” Her defasında, diğerlerinin sadece orda bulunması ve umursayan davranışlarının her türlü tavsiyeden daha fazla yardımı dokunduğunu söylediler. İşte en yaygın cevaplardan bazıları:
Peki diğer kişiler ne yaptı da yardımları dokundu?
- Sadece dinledi
- Benim için yemek hazırladı
- Duygularımı paylaştı ve duygularıma saygı gösterdi
- Benimle oturdu
- Bana sarıldı
- Beni ve ihtiyaçlarımı görmezden gelmedi, benden uzaklaşmadı
- Bana karşı sabırlı davrandı
- Benim için orada bulundu
Canı yanan insanlar, sevgi ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Bilgi ve tavsiyeler değil yanında olmak ve bağlantı kurmak, destek vazifesi görür. Bu badireleri atlatırken yalnız olmadıklarını bilmek isterler. Örneğin “Birlikte üstesinden geleceğiz” ifadesi, kişiye şefkat ve içtenliği başarılı bir şekilde aktaran olumlu bir cümledir. Kanser destek gruplarının çok etkili olmasının nedeni budur belki de.
Teselli verenlerin elinden geleni yapması çok önemlidir; ancak o kişiyi değiştirmeye veya düzeltmeye çalışırlarsa olayın vahametini artırırlar. Bir dost gibi davranıp gerçekten umursayan bir yaklaşımla onlara destek vermeleri daha faydalı olur. Bu şekilde, hiç değilse fazladan bir zarar vermemiş oluruz.
Yazar: David Rakel Çeviri: Birlik Bilinci
TELİF HAKKI©2018 BİRLİKBİLİNCİ. TÜM HAKLARI SAKLIDIR. BU YAZIYI TÜMÜ OLMAK ŞARTIYLA, DEĞİŞTİRİLMEDEN, BEDAVA OLARAK, VE BU TELİF HAKKI UYARISI VE İNTERNET BAĞLANTISI (WWW.BİRLİKBİLİNCİ.COM/) İLE BİRLİKTE KOPYALAMAYA VE DAĞITMAYA İZİN VERİLMİŞTİR.